top of page

SAĞLIĞIMIZIN GELECEĞİ

Sağlıklı yaşam, sağlıklı çevre, sağlıklı nesil... Sağlık... Bu kavramlar günümüz koşullarında mümkün müdür gerçekten? Sağlık kavramı kişilerin beden ve ruh yönünden tam ve iyi olması şeklinde tanımlanabilir. Peki sağlıklı gelecek nasıl bir tanımla açıklanır? Sağlığımızı olumsuz etkileyen sayısız faktör varken sağlıklı bir gelecek hayali kurmamız ne kadar gerçekçidir?


İnsanların sağlıklı yaşaması aynı zamanda rahat yaşaması anlamına da gelir .Öyleyse rahat bir yaşam sürdürebilmemiz için temiz bir çevreye ve bozulmamış besinlere ihtiyacımız vardır. Hava kirliliği, doğal yaşamın bozulması ve bunlarla birlikte ortaya çıkan iklim değişikliği gibi büyük sorunlar sağlığımızı etkilemenin yanı sıra rahatımızı da kaçıran büyük problemlerdir. Rahatımızı kaçıran diyorum, doğrudur. Bu sorunlar rahatımızı kaçırmalıdır. Dünya Sağlık Örgütü "sağlıklı çevre yoluyla hastalıkların önlenmesi" raporunda Avrupa Bölgesindeki 53 ülkedeki bütün ölümlerin %12-18' inden çevresel sorunların sorumlu olduğunu tespit etmiştir. Bu tespit asıl sorumlunun insan olduğunun apaçık işaretidir. Zira canlılar arasında yaşadığı çevreyi yaşanılmaz hale getiren tek tür, üzülerek belirtmeliyiz ki insandır. Çevre sorunlarına sebep olduğumuz bilinciyle yaklaşıp çözüm odaklı adımlar atmayı başarırsak bu oranı düşürebiliriz. Başka bir ifade ile kendimizi kurtarabiliriz.


Çevresel faktörlerin yanı sıra beslenme alışkanlıklarımız ve tüketim odaklı yaşamamız geleceğimizi ve hayalini kurmaya çalıştığımız sağlıklı nesilleri olumsuz etkilemektedir. Sağlığımızı bu denli riske sokan ve tüketim alışkanlığımızın nesnesi haline gelen zararlı yiyeceklerin ne olduğunu şöyle bir düşünecek olursak hepimizin aklına aynı şey gelecektir: fast-food. Son yıllarda daha da yaygınlaşan ve doymak bilmeyen iştahımızın bir aparatına dönüşen bu ürünler, adına "obezite" dediğimiz ve maalesef yine sadece insan türüne has yeni bir problem ortaya çıkarmıştır. Hareketsizlikle birleşen ve tembelliğimizle güçlenen bu durum doğamıza ve doğallığımıza aykırı bir şekilde yaşamsal faaliyetlerimizi kısıtlayarak bizleri hayatın dışına itmektedir. Ortaya çıkan böylesi bir yaşantıdan psikolojik ve sosyal yönü güçlü bireylerin yetişmesini beklemek elbette zordur.

Çünkü birey olabilmek doğaya direnmek değil doğal olana teslim olmak demektir. Doğa ve çevremizdeki bütün canlılar insanı sağlıklı olana zorlasa da maalesef ki insan bu döngünün dışında kalmak gibi garip bir zeka işleyişine direniyor.


Gelecek nesiller ve sağlıklı çevre teknolojik gelişmelerden ayrı düşünülemez. Teknolojinin yaygınlaşması ve hayatımızın her aşamasına dahil olması geleceğimizin kurgulamak adına bir imkan olarak değerlendirilebilir. Ancak bizler bu imkanı da aleyhimize çevirerek sağlığımızı etkileyen bir tehdite dönüştürmeyi başardık! Yaşamımızı kolaylaştırmak kavramı teknolojiye teslim olmak şeklinde anladığımızdan olsa gerek bilimle uğraştığımız bunca imkan " kolay olanı yaşamak" şeklinde gibi yanlış kanaate yol açmıştır. Oysa insan kolay olanı değil doğal olan, türüne ve çevresine uygun olanı seçmeli ve yaşamalıdır. Biraz düşünmeliyiz büyük hazinemiz olan aklımızla bulduğumuz bunca teknolojik imkanlar niçin hayatımızı kısıtlayan, sağlığım bozan, ilişkilerimizi deforme eden birer probleme dönüşür. Gelecek dediğimiz kavram hiç bu kadar yakın olmamışken neden bizler ilişkileri ve sağlıkları bozulmuş bireyler olarak kaygılı bir bekleyiş içerisinde kaldık? Ellerimizle tükettiğimiz doğal çevremizi gelecek nesillere utana sıkıla sunmaya çalışıyoruz.


Oysa sağlıklı bir gelecek mümkün. Gelecek zaten hazır ve bizi bekliyor. Yapmamız gereken belki de en doğru şey bizi bekleyen yarınlara en azından aldıklarımızı bozulmadan götürebilmek. Sağlığımızı, umudumuzu her şeyden önemlisi bütün bunları yeşerttiğimiz yaşam alanlarımızı geleceğin şefkatle asılan kollarına teslim etmek için kaygılı olmamız gerekmez. Her şey var, her şey yeterli ve her şey mümkün. Sağlıklı bir gelecek endişesine yer yok. Sağlıklı bir "şimdi" ile işe başlayabiliriz. Var mısınız alışkanlıklarımızı değiştirmeye, varmısınız gerçek alışkanlıklara yeniden dönmeye..?

Ayşe Açıkgöz

11/N

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Hiçlik Sonrası

Bir zamanlar göğe uzanan o kudretli ağaç, Şimdi köklerinden bir bir sökülmekte Her bir yaprağı her bir dalı hatıra gibi Dökülürken toprağın acımasız kucağına Güneşin sarı ışıkları bile artık acı ver

 
 
 
Yuva

Mekanların sesleri var derler Senin de seslerin var yuvamı kıskanma Soğuk bir kış günü açmış tomurcuk gibisin Aykırı Bana ait değilsin yeşil tomurcuk, değilsin Sevgin meçhul, gerçekliğin meçhul, sen

 
 
 
SES

Ve bir ses; Yürekler ağlıyor, çığlıklar duyulmuyor Yetim Sessizlik, bağlıyor herkesi O şimdi hiç olmadığı kadar ağır Postallar… Onlar...

 
 
 

Yorumlar


Köprü; kültür, sanat, edebiyat dergisi, Adana\Yüreğir Toki Köprülü Anadolu Lisesi öğrencileri tarafından hazırlanmaktadır.

bottom of page